5 Şubat 2010 Cuma

Kanallar ve Aşk Şehri: Venedik

Adriyatik denizinin, İtalya ile buluştuğu son noktada kurulu olan tarihi bir şehir Venedik. Brenta ırmağının denize döküldüğü yerde bulunan delta içindeki yüzlerce doğal kanalla birbirinden ayrılmış minik adacıklar üzerinde hayat bulan kent, İtalyan kültürü, sanatı ve tarihinin en önemli merkezlerinden biri.

Uzun yıllar boyunca, bilinen dünyanın ticaretini elinde tutan Venedik, biriken zenginliğinin sonucu sanat ve kültürü, yaşamının ayrılmaz bir parçası haline getirmeyi başarmıştır. Çok uzun bir geçmişe sahip tarihini yansıtan kaleler, kiliseler, manastırlar ve diğer mimari eserleri görülmeye değer. Ancak Venedik'in tek meydanı olan San Marco, kentin kalbidir. Arkeoloji Müzesi, opera binası, saat kulesi, şehir sarayı ile San Marco meydanı kenti dolaşmaya başlamak için en uygun yerdir.


Kenti bir ağ gibi saran kanallarda ise Venedik'in kendine özgü su taşıtı olan gondollardan şaşmamak gerekir.

Kanallarla birbirinden ayrılmış adaları bağlayan köprülerin en bilineni Büyük Kanal üzerinde yer alan Rialto'dur. Köprü giriş ve çıkışında yer alan dükkanlardan Venedik'e özgü cam eşyalar, maskeler, kuklalar, giyim eşyaları gibi hediyelikler satın alınabilir.


Kendine özgü büyüsü ile dünyanın her yerinden genç aşıkları, sanat ve tarih meraklılarını, maceraperestleri ve sayısız gezgini çeken Venedik, farklı bir seçenek arayanlar için birebir.

4 Şubat 2010 Perşembe

Galapagos Adaları: Bambaşka bir dünya

Güney Amerika kıtasının yaklaşık 1000 kilometre açığında yer alan bu takımadalar Ekvador'a bağlıdır. Tropik iklim kuşağında yer alan adaların ılıman iklimi, kendine özgü bitki örtüsü ve hayvan türleri için iyi bir sığınak olmasını sağlar.


Volkanik akıntılardan oluşmuş adalar, 1500'lü yılların ortalarında keşfedilmiş olmasına rağmen İnka'lar tarafından çok daha önceleri bilinmekte ve ziyaret edilmekteydi.

Yaklaşık 300 yıl sessiz bir şekilde bekleyen adaları dünyaya tanıtan ise Charles Darwin oldu. Burayı ziyaret ettiğinde gördükleri karşısında Türlerin Kökeni teorisinin temelleri attı ve bu teori ile birlikte adalar da dünyanın gündemine girdi. 1959'a kadar cezaevi görevi de gören ada, bu tarihten sonra turizme açıldı ve en ilginç turistik mekanlar arasındaki yerini aldı.

Unesco tarafından Dünya Mirası listesine alınan adalarda çekiç köpekbalıkları, kürklü foklar, penguenler, deniz iguanaları, mantalar ve dünyaca ünlü dev kaplumbağalar faunanın en çarpıcı üyeleridir. Bunlardan iguanalar, kaplumbağalar ve karabataklar dünyanın başka bir yerinde asla görülemezler.


Adada yerleşik az sayıdaki sakin ise turizmden geçimini sağlar. Balıkçılık ise diğer geçim kaynaklarını oluşturur.

Bazıları aktif olan yanardağları, sarp yamaçları, kraterleri, uçurumları ile adalar aslında yerleşime uygun olmayan bir yapıya sahiptir ve belki bu özelliği ile doğal yapısı ve yaşamı bozulmadan kalmayı başarabilmiştir.

Dünyanın dışında bir dünyayı keşfetmek isteyenlerin ilk tercihi arasında gelmesi gereken Galapagos Adaları, uzak ancak vadettikleri buna değer...

3 Şubat 2010 Çarşamba

Budapeşte: Tuna'nın İki Yakası

Budapeşte, Tuna ırmağının iki yakasında yer alan ve ülkenin merkezinde yer alan tarihi kentler Buda, Peşte ve Obuda'nın 1873 yılında birleşmesi ile kurulmuştur.

Yaklaşık 1000 yıldan uzun bir tarihi barındıran Budapeşte, Avrupa'nın kalbinde yer almasından dolayı sürekli uğradığı işgallerle çok farklı kültürlerin izlerini taşımaktadır. Slav, Moğol, Türk ağırlıklı bir geçmişe sahip olan kent, bozulmadan koruyabildiği tüm bu unsurlarla Avrupa'nın en güzel ve etkileyici merkezlerinden biridir.


Kentin yakınlarında bulunan kaplıcalar nedeniyle, Türkler bol miktarda hamam inşa etmiştir. Mimar Sinan'ın eserleri, bugün hala ayaktadır. Moğol istilası sırasında inşa edilen kaleler, şatolar ve savunma merkezleri kentin 800 yıl öncesindeki soluğunu günümüze taşır.

Tuna üzerinde yer alan üç ada, önemli turistik mekanlar olarak öne çıkar. Nehrin iki yakasını birbirine bağlayan dokuz köprü ise geçmişle günümüz arasında bir bağ gibidir.

Kentin kültürel ve sanatsal etkinliklerine ev sahipliği yapan tiyatrolar, konser salonları, müzeler ve eğlence mekanlarında günümüz modern kent yaşamının tadına varılabilir.

Tarih, kültür ve sanatın içiçe yaşandığı Budapeşte'yi ziyaret etmeden, Avrupa'nın ruhunu anlamak ise olanaksızdır.