25 Aralık 2009 Cuma

Yaşlı Kıtanın Bilge Kenti: Tunus

Afrika adı, akla ilk anda kurak, ıssız ve yalnız toprakların gözalabildiğine uzandığı bir coğrafyayı getirir. Sert rüzgarlarla savrulan ve güneşi ince bir perde gibi örten kum fırtınlarının eksik olmadığı çöllerin vatanı Afrika'yı. Dünyanın unutulmuş insanlarının ve insanlığın, kuru ağaç gölgelerinde kavrulduğu yaşlı kıta, Afrika'yı.

Oysa milyonlarca yıl önce insanın, santim santim ilerleyip, denizleri aşarak bilinmeyene çıktığı yolculuğun başlangıç noktası Afrika'yı ne kadar tanıyoruz. Bu ıssız ve verimsiz topraklar, gerçekten öyle mi? Yoksa, bağrında koruyup sakladığı yaşam hala canlı ve taze mi? Bunun yanıtını verebilmek için, yaşamalıyız.


Afrika'nın Akdeniz'in koynuna sokulduğu ve Avrupa'ya kavuşmak için uzandığı ucunda yer alan Tunus, tarihin cilvesiyle bu düşün gerçeğe dönüştüğü yer oldu. Hannibal, Afrika'nın sesini Roma uygarlığının tam kalbinde çınlattı.

Tunus'un Hammamet kentini ziyaret edenler, sadece doğu eğlenceleri bulacaklarını düşünmesinler. Tam tersine iki bin yıl önce, Roma'yı dize getiren Hannibal'in yola çıktığı Kartaca, üzerine yönelen tüm kin ve şiddete rağmen hala eski görkemini yansıtıyor ve ziyaretçilerini büyülemeye devam ediyor.



Kurak çöllerle, Akdeniz'in serinlikleri arasında yer alan ve Tunus'un Saint Tropez'i olarak adlandırılan Hammamet, eski bir dostla yıllar sonra karşılaşmak gibi. İnsanın içini burkan gün batımı, canlı ve hareketli geceler, tüm hüzün ve yorgunluğu eritip dağıtan tipik Akdeniz günleri ile Hammamet, Afrika'nın verimli binbir yüzünden sadece biri. Üzüm bağları, zeytinlikler ve meyve bahçeleri ile çevrelenmiş, yaklaşık 3000 yıldır yaşam sürülen kent, bilgeliği ve içtenliğiyle, konuklarını şaşırtmayı ve heyecanlandırmayı biliyor.


Bağımsızlığını kazanmadan önce sömürgesi olduğu Fransa'nın kültürünü, Afrika'nın içtenliğini ve Roma'nın mimarisini yoğurmuş Hammamet, "Yaşlı Kıta" ile tanışmada ilk adım olarak iyi bir seçenek.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder